31 Aralık 2011 Cumartesi

FELSEFİK RETORİK İÇLEMİNDE ÖLÜM VE İNTİHAR

            Ölüm, her zaman için bireyin varoluş sorunsalındaki en büyük basamak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden daima felsefenin buğulu sorularının içindeki ana merkez konumunda olmuştur.

            Montaigne; “felsefe bize ölmeyi öğretir” demiştir. Felsefenin ölüm üzerindeki izafi düşüncelerini bu söz çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

            2400 yıl önce yaşamış olan ve bir baldıran zehiri içerek ölen büyük Atina bilgini Sokrates, ölümü daima yüceltmiştir. Sokrates “ölüm korkusunun insanın kendini bilge zannetmesinden ileri geldiğini, insanın ‘bilmediğini bildiği’ni belirterek, zor olanın ölümden korkmak, kaçınmak değil, kötülükten kaçınmak olduğunu” (Yücel 2007: 15) söylüyordu. Ölümün korkusunu insanın kibrine bağlayan Sokrates için hiç kuşkusuz ölüm daima “iyi” olandır. Çünkü dünyanın biteviye olan kötülüğüne karşın ölüm bir kurtuluştur. Ölümü “bizi bir yerden başka bir yere ulaştıran bir geçit” (Yücel 2007: 15)  olarak algılar ve bu yüzden de korkusuzdur. Hatta ölümünden sonraki ebediyete inanan Sokrates, öldükten sonra insanların bir arada olacağını, ölümün mutluluk getireceğini düşünür. Bütün bunlar da insanların ölüm korkusunun gereksizliğini görmesi ve ölümden korkmaması için yeterli kanıtlardır Sokrates için.

.....

Devamı için:
BİR İNTİHAR VE ŞİİR OTOPSİSİ: NİLGÜN MARMARA ŞİİRİNE DAİR ANALİZLER - TURNA IŞIKLI TEZ ÇALIŞMASI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder